Tiroid Bezi Vücudumuzun Neresinde Bulunur?
Tiroid bezi bir endokrin bezdir. Bunun anlamı bezin bazı hormonlar salgılaması ve bu hormonların kan dolaşımına girerek vücudun değişik organ ve dokularında etki göstermesidir. Tiroid bezi boyun ön bölümünde adem elması’nın altında, soluk borusunun önünde kelebek şeklinde bulunur. Bezin sağ lob ve sol lobu vardır ve bunlar istmus denen bölümle birbirine bitişik halde bulunur. Her bir lob 4 cm uzunluğunda ve 1–2 cm enindedir. Tiroid bezinin ağırlığı ise yaklaşık 15–20 gramdır. Ancak kanlanması oldukça fazla olan bir organdır.
Tiroid Bezin İşlevi Nedir?
Tiroid bezinin görevi tiroid hormonlarını üretmek, depolamak ve gerektiğinde kana vermek ve böylece metabolizmamızı ayarlamaktır. Tiroid bezi, toplam üç tane hormon üretir ve bunları dolaşıma salar. Salgıladığı hormonlardan ikisi tiroksin (T4)’, ve ‘tiriiyototironin (T3)’ olup metabolizmayı düzenleyen temel hormonlardır. Tiroid bezin salgıladığı üçüncü hormon ise ‘kalsitonin’ hormonu olup kemiklerdeki depolardan kana kalsiyum salgılanmasını sağlayarak kemik erimesine karşı koruyucu bir etkisi vardır.
Tiroid Bezinin Hastalıkları Nelerdir?
-
Guatr: Tiroid bezinin büyümesine guatr denir.
-
Nodüler guatr: Tiroid bezinin içinde normal dışı doku oluşmasıdır.
-
Tiroidit: Tiroid bezinin bakterilere, viruslara veya otoimmuniteye bağlı olarak oluşan iltihabına denir.
-
Hipertiroidi: Tiroid bezinden T4 ve T3 hormonlarının aşırı salgılanması durumudur.
-
Hipotiroidi: Tiroid hormonlarının (T4 ve T3) az veya yetersiz salgılanması durumudur.
GUATR NEDİR?
Tiroid bezinin çeşitli sebeplere bağlı olarak büyümesine “guatr” denir.
Tiroid Bezi Neden Büyür?
Tiroit hormonunun yetersiz veya eksik salgılanması (hipotiroidi), iyot ve selenyum yetmezliği, genetik eğilim veya ailede guatrın olması, Hashimoto tiroiditi, gebelik ve emzirme dönemleri, beyinde bulunan hipofiz bezinden aşırı TSH hormonu salgılanması ve bazı ilaçlar örneğin psikiyatrik hastalıkların tedavisinde kullanılan lityum ilacı, tiroit bezini büyütmektedir.
Tiroid Bezi Hastalıkları Kadınlarda Daha Fazladır?
Guatr dediğimiz tiroid bezinin büyümesi durumu ülkemizde her 100 kişiden 30’unda görülürken bazı bölgelerimizde bu oran %50’lere çıkmaktadır. Tiroid bezindeki nodül dediğimiz oluşumlar veya “nodüler guatr” ise neredeyse toplumdaki her 100 kişiden 50 veya 60’ında saptanmaktadır. "Tiroid bezinin az çalışmasına hipotiroidizm, çok çalışmasına hipertiroidizm adı verilir". Hipotiroidizm doğuştan olabildiği gibi ileri yaşlarda özellikle "menopozdan ve doğumlardan sonra artar”. Bu nedenle ülkemizdeki her 2–3 kişiden birisinde yaşamının bir döneminde tiroid hastalığı ortaya çıkmakta ve yaş ilerledikçe de görülme sıklığı artmaktadır. Tiroid hastalıkları erkeklere göre kadınlarda 8–10 kat daha sıktır ve fazla görülür. Bu nedenle kadınların tiroid hastalıkları konusunda daha dikkatli olması gerekir.
Guatr Bölgesel Farklılık Gösterir mi?
Guatr dediğimiz tiroid bezinin büyümesi durumu ülkemizde her 100 kişiden 30’unda görülürken bazı bölgelerimizde bu oran %50’lere çıkmaktadır. Tiroid bezindeki nodül dediğimiz oluşumlar veya “nodüler guatr” ise neredeyse toplumdaki her 100 kişiden 50 veya 60’ında saptanmaktadır.
Yapılan araştırmalar Türkiye’de kişilerin günlük almaları gereken iyodun ortalama olarak %25’ini aldıklarını göstermektedir..Türkiye için önemli bir konu bu iyodun guatrı olmayan kişilerce korunmak amacı ile alınması gerektiğidir. Aksi halde guatrı olan hasta bundan kurtulmak amacı ile iyot aldığı takdirde bunun faydadan çok zararı olmaktadır İod eksikliği ola Orta Avrupa ülkelerinde fırınlarda pişen ekmeğe ve sofrada kullanılan tuza eklenen iyod ile iyod eksikliği ve buna bağlı olarak gelişen guatr sorunu büyük ölçüde çözülmüştür. Ülkemizde guatr Karadeniz bölgesinde sık görülür. Guatrın Karadeniz bölgesinde sık görülmesinin nedeni bu bölgede iyot yetmezliğinin bulunmasıdır. Ayrıca guatr İç Anadolu bölgesi, Göller Bölgesi, Burdur ve Isparta’da yaygındır.
Guatr Şikâyet Yapar mı?
Guatrlı hastaların büyük bir kısmında herhangi bir şikâyet yoktur. Ancak tiroid bezi çok büyüdüğünde estetik bir bozukluk yaratabileceği gibi, nefes borusu ve yemek borusuna da baskı yaparak öksürük, nefes darlığı ve yutma zorluğu gibi şikayetler yapabilir. İyot yetmezliği aşırı ise, tiroid bezi yetmezliği yani tiroid hormon salgılanmasında azlık (hipotiroidi) ve ona bağlı şikâyetler olabilir. Hastalığın erken evresinde ve çocukluk döneminde yumuşak ve düz bir guatr vardır. Erişkin yaşlara gelindiğinde guatr içinde nodüller ve kistik yapılar bulunabilir. Tiroid hormon tetkikleri genellikle normal sınırlar içindedir.
Guatr Yapan Nedenler;
Genetik eğilim veya ailede guatrlı bir lişi veya kişilerin olması, tiroid hormon oluşumundaki genetik bozukluklar, iyot veya selenyum eksikliği, Hashimoto hastalığı, iyot yetmezliği olan bölgelerde yaşamak, gebelik, bazı psikiyatrik ilaçların “lityum” kullanılması, sigara içmek, beyinde bulunan hipofiz bezinden aşırı TSH hormonu salgılanması tiroid bezini büyüten nedenlerdir.
TİROİDİTLER
Tiroid bezinin bakteri, virüs, mantar enfeksiyonlarına ya da oto-immun olaylara bağlı olarak iltihaplanmasına “tiroidit “denilir. Tiroiditler hastalığın ortaya çıkış hızı, belirti ve bulguların süresine göre akut, subakut ve kronik tiroiditler olmak üzere 3 grupta incelenir.
1) Akut süpüratif tiroidit: Tiroidin bakteriler veya mantarlar ile oluşan ve çok seyrek görülen bir enfeksiyonudur. Genellikle tek taraflı boyun ağrısıyla başlar, yutma güçlüğü, ateş ve boyun hareketlerinde kısıtlanma ortaya çıkar. Tutulan bölge üzerindeki deride şişlik (ödem) ve kızarıklık saptanır.
Tedavisi: Hastalığın etkeni çoğunlukla stafilokok, streptokok veya pnömokok gibi bakteriler olduğundan bunlara etkili antibiyotikler verilir. Apseleşme varsa apsenin boşaltılması gerekir.
2) Subakut Granülomatöz Tiroidit: de Quervain tiroidi, subakut nonsüpüratif tiroidit veya dev hücreli granülomatöz tiroidit olarak da adlandırılır. 40–60 yaş arası kadınlarda daha sık rastlanır. Hastalık çoğunlukla viral bir infeksiyonu izleyen 2–8 hafta içinde ortaya çıkar. Bazı virüs hastalıklarının bazı mevsimlerde sık görülmesi nedeniyle hastalık sonbahar aylarında daha sık görülür. Buna karşın hastalığın etyolojisinde otoimmün faktörlerin rolü oldukça azdır. Ancak hastalığın HLA-B35 ile ilişkili olduğu gösterilmiştir.
Kliniği: Hastalığın klinik gidişi oldukça gürültülüdür. Subfebril (geceleri 37–38 derecelerde) ateş, genel durum bozukluğu, çabuk yorulma, kas ağrıları, yutma güçlüğü, tiroid bezinin her iki lobunda yaygın ağrı ile birlikte ses kısıklığı, çarpıntı ve sinirlilik hali görülür. Boyun ağrısı giderek artar, kulağa ve çeneye doğru yayılır. Bu ağrı çeneye, kulağa yayılması nedeniyle çene eklemi hastalıkları, kulak iltihapları ya da boğaz enfeksiyonlarıyla karıştırılabilir. Tiroid bezi muayenede oldukça ağrılıdır, sert ve nodüler yapıdadır. 3–4 hafta kadar süren ağrılı dönemde hasta hipertiroidiktir yani bu dönemde sinirlilik, çarpıntı, terleme, titreme, zayıflama, sıcağa tahammülsüzlük gibi belirtiler görülebilir. Hastalığın erken döneminde, iltihabi süreç başladıktan hemen sonra hasarlanan tiroit hücrelerinden salgılanan ve ani olarak kana salınan çok miktarda tiroit hormonu nedeniyle oluşmuş hipertiroidi saptanabilir (bu hipertiroidi geçicidir). Bu dönemde tiroid sintigrafisi çekildiğinde uptake oldukça düşüktür, hatta tiroit bezi görüntülenemez, ayrıca sedimantasyon hızı oldukça yüksektir (100 mm/saatin üzerindedir). Daha sonraki evre birkaç aya kadar uzayabilen ve belirti vermeyen iyileşme sürecini genellikle geçici bir hipotiroidi dönemi izler. Çoğu kez tiroit bezi kademeli olarak iyileşir ve normal fonksiyonuna döner. Nadiren de olsa (%5-10 oranında) tiroit bezi aşırı hasarlanmasına bağlı olarak yeterli tiroit hormonunu üretemez tembel hale gelebilir ki bu döneme “hipotiroidi” denilir. Hipotiroidi gelişen hastalarda halsizlik, yorgunluk, kilo alma, cilt kuruluğu, üşüme ,kabızlık,unutkanlık gibi belirtiler görülür. Hipotiroidinin kalıcı olması durumunda tiroid hormon tedavisinin ömür boyu kullanılması gerekir.
Nasıl Tedavi Edilir?
Tedavi genellikle hastanın şikâyetlerine yöneliktir. Hafif vakalarda asetil salisilik asit (aspirin) veya non-steroid ağrı kesicilerin kullanılması yeterli olur. Ağır vakalarda oral kortikosteroid (prednizolon 20–40 mg/gün) tedavisi uygulanır ve tedaviye iyi yanıt alınır. Kortikosteroid tedavisi bir haftalık aralarla dozlar azaltılarak 3–4 haftada kesilir.
3) Sessiz Tiroidit. Ağrısız tiroidit de denilir. Geçici bir otoimmun tiroidit şeklidir. Kandaki otoantikorlar pozitiftir bu nedenle hastalığın patolojisi Hashimoto tiroiditine benzer. Dolayısıyla Hashimoto hastalığının bir çeşidi olarak bilinir. Nadir olarak görülür. Hastalığım teşhisi için doktorun deneyimli olmasını gerektirir. Subakut granulomatöz tiroiditte görülen gürültülü semptomlar burada görülmez. Yani ateş yoktur, tiroit bezi ağrısızdır, boyunda hassasiyet ve ağrı hassasiyet görülmediği gibi, sedimantasyon normaldir veya çok hafif yükselmiştir.
Hastalığın başlangıcı hastadan hastaya değişir. Örneğin bazı hastalarda başlangıç hipertiroidi (zehirli guvatr) gibidir. Çarpıntı, terleme, sıcağa karşı tahammülsüzlük, halsizlik, zayıflama çabuk sinirlenme gibi semptomlar ile hastalık başlayabilir. Bu nedenle sessiz tiroidit ile hipertiroidi arasındaki ayırımın iyi yapılması gerekir. Bu dönemde tiroit sintigrafisi çekildiğinde tiroit uptaki azalmıştır, sintigrafide tiroit bezi hafif bir şekilde görüntü verebilir. Aksine hipertiroidili hastalarda tiroit uptake’i artmış bulunur. Laboratuvar tetkiklerinde F-T3 ve F-T4 normalden yüksek, buna karşın TSH ise normalden düşük bulunur. Ayrıca sessiz tiroidit düşünülen hastalarda tiroide karşı ( anti-tiroglobulin (anti-T) ve anti- tiroid perksidaz (anti-TPO) antikorların bakılması gerekir. Söz konusu antikorlar sessiz tiroiditli hastalarda genelde belirgin şekilde yüksektir. Yükselmiş olan antikor değerleri 1-2 sene içinde belirgin olarak düşer veya negatif olur. Antikorlar negatif olmamışsa başka bir tiroid iltihabı olasılığı (Hashimoto hastalığı) akla gelebilmelidir.
Hastalığın Zehirli Guatr (hipertiroidi) Döneminde Tedavi Gerekir mi?
Çoğu kez beta-bloker dediğimiz ilaçlar verilir, çarpıntı terleme gibi şikâyetlerde iyileşme sağlanır. Pek nadiren kortikosteroid (kortizon tedavisi) gerekebilir.
Hipertiroidi evresini tiroid bezinin tembel veya eksik çalıştığı “hipotiroidik” dönem takip eder. Hipotiroidi bazı hastalarda geçicidir bazı hastalarda ise kalıcıdır. Kalıcı hipotiroidili hastaların mutlaka tiroid hormonu ile yaşam boyu tedavisi gerekir.
Sessiz tiroidit bazı hastalarda konsantrasyon bozukluğu, yorgunluk, halsizlik, uyuklama hali, depresyon, saç dökülmesi ve soğuğa karşı tahammülsüzlük gibi “hipotiroidiye özgü” belirtiler ile de başlayabilir.
Bu Dönemde Hangi Tetkikleri Yapalım?
Serum FT3, FT4 ve TSH hormonlarına bakılması gerekir. Serum FT3, FT4 değerlerinde azalma buna karşın serum TSH düzeyindeki artış tiroid yetmezliğinin teşhisi için yeterlidir. Tiroid bezi yetersiz çalışan hastaların tedavisi için tiroid hormonu (L-tiroksin) kullanılır. Tiroid hormonu ilaçlarının sabah kahvaltıdan 20-30 dakika önce aç karnına günde tek doz olarak kullanılması önerilir.
4. Postpartum Tiroidit: Doğumdan sonraki ilk 6–12 ay içinde ortaya çıkan tiroid bezinin iltihabi bir hastalığıdır. Bu iltihap türü ağrı yapmaz çünkü hastalık bağışıklık sistemindeki bir bozukluk sonucu ortaya çıkar.
Hangi Sıklıkla Görülür?
Doğum yapan kadınların yaklaşık % 7-8’inde ilk yıl içinde ortaya çıkar. Genellikle kanlarında anti-TPO antikoru yüksek olan kadınlarda ve tip 1 şeker hastalığı olan kadınlarda daha sık oluşur. Bu nedenle gebelik öncesi veya gebelik döneminde kanında anti-TPO antikoru yüksek olan kadınlar ile şeker hastası kadınlar doğum sonrası mutlaka tiroid hormon tetkiki yaptırmalıdır.
Bu iltihap türü genetik eğilimi olan kadınlarda ve ailelerinde otoimmün tiroid hastalığı (Hashimoto hastalığı veya Graves hastalığı gibi) olan kadınlarda daha sık görülür. Önceki gebeliğinde doğum sonrası tiroid bezi iltihabı geçiren kadınların % 75’inde tekrar oluşur. Kanlarında anti-TPO antikoru yüksek olan kadınlar ilk gebeliklerinde tiroid bezi iltihabı geçirmezlerse sonraki gebelikte % 25 oranında oluşma riski vardır.
Klinik Özellikleri.
Ağrı yapmadığından hastaların çoğu otoimmun olaya bağlı olarak tiroid üreten follikül hücrelerinin tahrip olmasına bağlı olarak kanda ki tiroid hormon düzeyleri yüksektir ki bu evreye “tirotoksik evre” denilir. Hastalar bu dönemde yaklaşık 2- 8 hafta süreyle çarpıntı, terleme, sıcağa tahammülsüzlük, sinirlilik, ellerde (ince) titrme gibi şikâyetler ile doktora müracaat ederler. Bu dönemi tiroid hormonlarının kanda fazla düştüğü “hipotiroidi” dönemi takip eder. Hipotiroidi döneminde ise hastalar halsizlik, yorgunluk ve ciltte kuruluk, uykuya düşkünlük gibi şikâyetler ile doktora başvururlar. Tiroid bezi hafif büyük, düz ve sert olabildiği gibi yaklaşık yarısında guatr yoktur. Hipotiroidizm yani tiroid yetmezliği % 25 hastada kalıcı olur ve hastaların yaklaşık yarısında devam eden bir guatr vardır.
Tedavisi Nasıl Yapılır?
Tedavi iki evrelidir. İlk tirotoksik evrede: Beta bloker grubu ilaçlar ile hastaların yakınmasında düzelme olur. İkinci evre hipotiroidi evresinde ise tiroid bezi yeterli tiroid hormonu üretemediği için tedavi eksik olan tiroid hormonun yerine konulması ile yapılır.
5. Hashimoto Tiroiditi: (Hashimoto hastalığı)
Hashimoto hastalığı nedir?
Hashimoto hastalığı, tiroid bezi iltihabı veya tıptaki adıyla “Hashimoto tiroiditi’’ bağışıklık sisteminin bir bozukluğu sonucu ortaya çıkar. Tiroid bezi yetmezliğinin en önemli nedeni Hashimoto tiroiditidir. Hashimoto tiroiditi otoimmün hastalıklar dediğimiz hastalıklardan birisidir. Kronik bir hastalık olması nedeniyle “Kronik Otoimmun Tiroidit” olarak da isimlendirilir.
Hashimoto tiroiditi hangi yaşlarda sık görülür?
? Hashimoto tiroiditi toplumun yaklaşık % 2’sinde görülür ve hastalarının % 95’i kadındır. Kadınlarda erkeklere göre 15-20 kat daha fazla görülür Hastalık her yaş grubunda görülse de 30-50 yaş arasında daha sıktır..
Otoimmun Hastalık Nedir?
Vücudun kendi dokusunu yabancı doku olarak algılayıp onu yok etmek ister ve vücut içinde bir savaş oluşur. Hashimoto tiroiditinde “otoimmun olaylar” tiroid hücrelerini harap eder, tiroid hormon üretimi azalır, zamanla tiroid hormonu üretecek hücre kalmaz, sonuçta tiroid hormon yetmezliği tıp dilindeki adı ile “hipotiroidi” gelişir. Hashimoto hastalığının başlangıç döneminde tiroid bezinde büyüme yani “guatr” vardır. Hastalar bu dönemde tiroid bezindeki büyüme nedeniyle doktora müracaat ederler. Ancak yıllar içinde tiroid bezindeki harabiyetin ilerlemesine bağlı olarak tiroid küçülür
Nedenleri.
Hashimoto hastalığının nasıl başladığı tam olarak bilinmiyorsa da kuvvetli bir genetik geçiş vardır, yani ailesel geçiş gösterir. Aynı ailenin birkaç ferdinde özellikle birinci dereceden akrabalarında sık görülür. Bu nedenle Hashimoto tiroiditi varsa ailenin diğer üyelerinde de tiroid tetkikleri yapılmalıdır.
Hasta Hangi Şikâyetler ile Doktora Müracaat Eder?
Bu hastalar doktora genellikle guatr nedeniyle veya tiroid hormon azlığının ( hipotiroidinin ) neden olduğu halsizlik, bitkinlik, el ve yüzde şişme, ses kalınlaşması, kabızlık gibi şikâyetler nedeniyle başvururlar. Tiroid bezinde ağrı veya hassasiyet yoktur, genellikle tiroid bezinin büyümesi sessiz olur.
Hashimoto tiroiditinden şüphelenildiğinde serbest T4 (F-T4), serbest T3 (F-T3) ve TSH hormonları ile anti-TPO antikoru tetkiklerine bakılır. Hashimoto hastalığı teşhisi konulduğunda hastaların yaklaşık % 80’inde serum F-T4, F-T3 ve TSH düzeyleri normal bulunsa da, tiroid bezinde ki hormon yapımı azalmaya başlamıştır. Anti-TPO (Anti-M) antikoru, Hashimoto tiroiditi için tanı koydurucudur ve hastaların % 95’inde, pozitiftir. Ayrıca anti-Tiroglobulin (Anti-T) antikoru da % 60’ında yüksek olarak bulunur. Hashimoto tiroiditinde tiroid bezinin yapısı (parankim) heterojen özelliktedir. Tiroid bezine ultrason ile bakıldığında parankimi heterojen (düzensiz) ekojenitesi azalmış bulunur. Ultrasonografik incelemede yalancı nodüller (psödonodüller) hatalı bir şekilde gerçek nodül gibi görüntü verebilir. Tiroid bezinin “Doppler ultrasonu” ile değerlendirilmesi daha uygundur. Hashimoto tiroiditinde papiller tiroit kanserinin görülme sıklığı biraz daha fazladır. Bu nedenle gerçek bir nodül saptanılırsa gerekirse nodülden ince iğne ile biyopsi yapılması ve nodülün yakından izlenmesi gerekir.
Tedavisi: Hashimoto tipi tiroid iltihabını yok edecek bir tedavi şekli veya hastalığı tamamen ortadan kaldıracak bir tedavi maalesef yoktur. Guatr veya tiroid bezi yetmezliği (hipotiroidi) varsa tedavi edilmelidir. Tedavide tiroid hormonu (L-tiroksin) kullanılır. Yapılan tedavinin etkinliği belirli aralıklarla yapılan tiroit hormon testleri (serum TSH) ile değerlendirilir. Özellikle hipotiroidi gelişmiş veya tiroid bezi ileri derecede küçülmüş kişilerde tedavi yaşam boyu sürdürülür. Hipotiroidi olmasa bile guatrı olan Hashimoto hastaları tiroid ilacı tedavisinden fayda görürler, guatrları tedavinin altıncı ayından itibaren küçülür. Tedavide kullanılan tiroid hormon ilaçlarının sabahları aç karnına genellikle kahvaltıdan 20–30 dakika önce alınması gerekir. Çünkü aç karnına alınan ilacın emilimi daha iyi olur.
Doğurganlık Yaşındaki Bayanlar için Önemli Uyarı:
Gebelik öncesi Hashimoto tiroiditi teşhisi almış olan bayanlar gebe kalmayı düşündüklerinde doktorlarına mutlaka ilaç konusunda danışmaları gerekir. Çünkü gebe kalmadan önce kullandıkları tiroid hormon ilaçlarının dozunun yeterli olup olmadığı mutlaka değerlendirilmelidir. Gebe kalınca da tiroid hormon tedavisine devam edilecektir. Kullanılan tiroid hormon tedavisinin çocuğa zararı yoktur. Aksine tiroid ilacı kullanılmazsa düşük riski artar.
6. Riedel Tiroiditi:
Genellikle 30 ile 60 yaşları arasındaki kadınlarda görülür. Hastalığın nedeni bugün için tam olarak bilinmemektedir. Tiroid bezi normal boyutunda veya irermiş olabilir, yoğun fibrozis nedeniyle tiroid bezi simetrik olarak sert (kaya gibi) kıvamdadır. Bu sertlik nedeniyle bazı hastalarda guatr olmasa bile yemek borusu ve nefes borusuna bası yaparak nefes darlığı veya yemede zorluk yapar. Çoğunlukla hastaların tiroid hormonları normal olsa da % 25 olguda tiroid bezi yetmezliği (hipotiroidi) gelişebilir. Hastalığın kesin teşhisi tiroid bezinden yapılacak olan biyopsi ile konulur.
Tedavisi: Riedel tiroiditi için özel bir tedavi şekli yoktur. Tedavide bazı hastalarda kortizon tedavisi faydalı olabilir. Rahat nefes alabilmek için cerrahi tedavi gerekebilir.
HİPERTİROİDİ
Hipertiroidi Nedir? Halk arasında zehirli guatr veya iç guatr olarak da bilinir. Tiroid bezinin aşırı çalışarak gereğinden fazla hormon üretmesi durumuna “hipertiroidi” denilmektedir. Tirotoksikoz ise tiroid bezi folliküllerinin bakteri, virus, ilaçlar veya oto-immun mekanizmalara bağlı olarak tahrip olması sonucu kanda tiroid hormon düzeyinin artmasına denilir. Her iki hastalığın ayırımının iyi yapılması gerekir. Çünkü her iki hastalığın tedavisi farklıdır.
Hipertiroidi Hastaları Hangi Şikâyetler İle Doktora Müracaat Eder?
Halsizlik, sinirlilik, çarpıntı, iştahının fazla olmasına rağmen kilo kaybı, nefes darlığı, sıcağa tahammülsüzlük, aşırı sinirlilik, adet düzensizliği, terleme, yumuşak dışkılama veya diyare, gözlerin öne doğru fırlaması ile başvurabilir. Ayrıca hastalarda tırnaklar çabuk kırılma, saçlarda dökülme, ellerde ince titreme (tremor) bunu daha iyi anlamak için parmaklar açılarak eller öne doğru uzatılır ve üzerine ufak kâğıt konarak ellerde ki ince titremeler görülebilir. Cilt ince, ılık ve nemlidir. El ayalarında kırmızılık ve kaşıntı olabilir. Ürtiker denilen cilt allerjisi ve vitiligo (ciltte renksiz veya beyaz alanlar olması) da sıklıkla birlikte bulunur.
Hastalarda “oftalmopati” denilen göz belirtileri Graves’li hastaların % 25-30’unda saptanır. Gözlerde öne doğru fırlama vardır. Bazı hastalarda çift görme şikayeti olur. Görmede bozukluk ışıktan rahatsız olma ve gözde kaşıntı ve yanma, göz kapaklarının kapanamaması sonucu gözlerinin açık uyumasına bağlı olarak gözlerde kuruma meydana gelebilir. Hastaların bakışlar canlıdır ve üst göz kapağında gecikme ve tam kapanma olmayabilir. Bazen şaşılık da oluşabilir.
Zehirli Guatr Varsa Hangi Doktora Başvurmalı?
Zehirli guatr varsa öncelikle bir “ENDOKRIN HASTALIKLARI UZMANINA” başvurunuz, bulunduğunuz yerde endokrin hastalıkları uzmanı yoksa iç hastalıkları uzmanına müracaat etmeniz uygun olacaktır.
Teşhis İçin Hangi Testler Yapılmalıdır?
Hastalığın teşhisini kesinleştirmek için ilk yapılacak laboratuar testi TSH ve F-T4 olmalıdır. F-T4 normal bulunduğunda F-T3 hormon düzeyine bakılmalıdır. F-T4 ve FT3’ün yüksek, TSH’nın düşük bulunması aşikâr (klinik) hipertiroidiyi gösterir. Laboratuar olarak hipertiroidi tanısının doğrulanması sonrasında, etyolojiye yönelik ayırıcı tanı testlerinin başında RAIU (veya Tc uptake) gelmelidir. RAIU’nin yüksek bulunması “hipertiroidiyi”, buna karşın düşük bulunması ise “tirotoksikozu” (tiroiditler, eksojen tiroid hormon kullanımı) destekler.
Subklinik hipertiroidi nedir? Düşük serum TSH (0,5 mIU/L’den daha düşük) düzeyi ile birlikte normal F-T3 ve F-T4 bulunması subklinik hipertiroidi tanısı için yeterlidir.
Hipertiroidi Nedenleri
1- Graves hastalığı: Hipertiroidinin en sık nedenidir. Hipertiroidisi olan hastaların % 60-90’nini Graves hastalığı oluşturur. Bağışıklık sistemindeki bir bozukluktan kaynaklanır. Hastalık “Basedow hastalığı” olarak da isimlendirilir. TSH reseptor antikorlarının kanda artması nedeniyle oluşan tiroid bezi aşırı çalışmasıdır. Bazı hastalarda gözde büyüme olur.
2- Sıcak nodül veya nodüllerin fazla hormon salgılaması: Sıcak nodül veya nodüllerin aşırı tiroid hormonu salgılamasına bağlı olarak tiroid hormonlarının kandaki seviyesi artar ve hipertiroidi hastalığı oluşturur. Eğer tek sıcak nodül varsa toksik adenom birden fazla sıcak nodülün bulunmasına toksik multinodüler guatr denilir.
3- Tiroid hormon ilaçlarının fazla alınması: Levotiroksin ilacının gereğinden fazla alınması kandaki tiroid hormonlarını arttırır ve hipertiroidi yapar.
4- Bazı ilaçların kullanımı sonucu hipertiroidi gelişebilir. Örneğin amiadorone isimli kalp ritmini düzenleyen ilaçın kullanılmasına bağlı olarak hipertiroidi hastalığı oluşturabilir. 5- Iyodun fazla alınması nodüllü olan hastalarda hipertiroidi yapar.
GRAVES – BASEDOW HASTALIĞI:
Graves hastalığı tirotoksikozun en sik nedenidir ve herhangi bir yaşta ortaya çıkabilir. Kadınlarda erkeklerden 5–7 kat daha fazla, toplumda ise % 1 oranında görülür. İyot profilaksisi sonrası Graves’li olgu sayısında artış gözlenir. TSH reseptor stimule edici antikorlar (TSH-Reseptör Antikor =TRAB) Graves hastalığına neden olurlar.
Graves Hastalığı Kimlerde Daha Sık Görülür?
Graves hastalığı hipertiroidinin en sık nedenidir. Her yaşta görülebilirse de, 20-40 yaş arasında en fazla görülür. Kadınlarda erkeklerden 5-7 kat daha fazla görülürken toplumda görülme sıklığı % 1 kadardır. Graves hastalığında ailesel özellik vardır: Graves hastası bir kişinin ailesinin diğer fertlerinde % 15 oranında Graves hastalığı saptanır. Bu nedenle ailesinde Graves hastalığı olan kişiler tiroit tetkiklerini belli aralıklarla yaptırmalarında yarar vardır.
Graves Hastalığı Neden Oluşur?
Graves hastalığı bağışıklık sistemindeki bir bozukluk sonucu oluşur. Nedeni bilinmeyen bir şekilde TSH hormonunun tiroit bezine bağlandığı reseptör adı verilen proteinlere karşı antikor denilen proteinler oluşur. Bu antikorların neden oluştuğu henüz bilinmemektedir. Kanda artan TSH reseptör antikorları (TRAB) tıpkı TSH hormonu gibi tiroit bezine yapışarak daha fazla çalışmasına ve aşırı miktarda tiroit hormonu yapmasına neden olur. Sonuçta artan tiroit hormonları metabolizmamızı hızlandırarak (çarpıntı, terleme gibi) Graves hastalığı ortaya çıkar.
Graves Hastalığındaki Bulgu ve Belirtiler Nelerdir?
Graves hastalığının sık görülen üç önemli özelliği guatr, kanda tiroid hormonlarında yükseklik ve göz belirtileridir. Tiroid bezinde büyüme, yani guatr sıklıkla vardır ve bez içerisinde nodül pek olmaz, düz bir büyüme vardır. Gözdeki belirtilere tıp dilinde “oftalmopati” adı verilir. Daha az görülen diğer iki özellik ise bacak cildinde iltihap olması ve parmaklarda çomak parmak denilen parmak uçlarında bombeleşme oluşmasıdır. Bu iki belirti çok nadir görülür Hipertiroidiye özgü halsizlik, sinirlilik, çarpıntı, iştahının fazla olmasına rağmen kilo kaybı, nefes darlığı, sıcağa tahammülsüzlük, aşırı sinirlilik, adet düzensizliği, terleme, yumuşak dışkılama veya diyare, gözlerin öne doğru fırlaması (tek veya her iki gözde) görülebilir. Tiroid bezi genellikle çift taraflı büyümüştür, tiroid bezini stetoskop ile dinlenildiğinde üfürüm duyulabilir. Ayrıca deri lezyonları (el ayaklarında kırmızılık ve kaşıntı) olabilir, cilt ince, ılık ve nemlidir. Tırnaklarda çabuk kırılma, saçlarda dökülme, ellerde ince titreme (tremor) görülür. Ellerdeki titremeyi daha iyi anlamak için, parmaklar açılarak eller öne doğru uzatılır ve parmakların üzerine kâğıt konarak ellerde ki ince titremeler görülebilir. Sözü edilen şikâyetlerin başlangıcı yavaştır, genelde haftalar ve aylar içinde gelişir. Ancak bazı hastalarda hızlı başlangıç görülebilir. Kalp çarpıntısı hastaların büyük bir kısmında vardır, istirahat halinde bile nabız hızı artmıştır. Hastalık bazı erkeklerin göğüslerinde büyüme “jinekomasti” ye de neden olabilir.
Graves Hastalığı Genetik Geçişli Bir Hastalık mıdır?
Evet, hastalık genetik geçişlidir. Çünkü Graves hastası bir kişinin ailesinin diğer fertlerinde %15 oranında Graves hastalığı saptanır. Ailesinde Graves hastası olan kişiler risk altındadır ve genetik veya kalıtımın hastalığın gelişmesinde en önemli etken olduğu saptanmıştır.
Bu nedenle ailesinde Graves hastalığı olan kişilerin belirli aralıklarla tiroid tetkiklerini yaptırmaları gerekmektedir
Kimler Graves Hastalığı İçin Risk Altındadır?
Stres, üzüntü, sigara içmek, fazla iyotlu tuz yemek ve bazı ilaçlar bu hastalığın oluşumuna neden olabilir. Graves hastalığı daha çok yılın ılık mevsimlerinde ortaya çıkar. Bu mevsimsel özelliğin nedeni tam bilinmemektedir. Sigara içenlerde göz belirtileri daha şiddetli olduğu gibi, sigara içmeye devam edenlerde göz hastalığı şiddeti artmaktadır. Alerjik yapısı olanlarda veya alerjik riniti olanlarda Graves hastalığı daha çok görülmektedir. İyot fazla alımı da hafif seyreden hastalığı şiddetlendirmektedir.
Graves Hastalığının Tedavisi.
Graves hastalığının veya hipertiroidinin tedavisi 4 şekilde yapılabilir.
1.İlaç tedavisi,
2. Atom (Radyoaktif iyot=RAI) tedavisi,
3. Operasyon (ameliyat).
4. Destek tedavisi
1. İlaç Tedavisi:
Kanda yüksek olan tiroid hormonlarını normal düzeye getirmek için yani tiroit hormon sentezini (yapımını) azaltmaya yönelik yapılan tedavidir. İlacın tedavideki etkisi ortalama 6–8 hafta sonra görülmeye başlar. Bu nedenle hastalar tedaviye başlandıktan ortalama 4–6 hafta sonra tekrar kontrole çağrılarak hormon değerlerine bakılır ve hormon değerlerinin durumuna göre ilaç dozunun ayarlanması yapılır. Bu şekilde 1–1.5 ay arayla kontroller yapılarak en az 1– 1.5 yıl ilaç tedavisine devam edilir. Tedavi daha erken kesilecek olursa hastalığın tekrar etme şansı artar. Hastaların bu dönemde iyotsuz tuz kullanmalarında büyük yarar olacaktır.
İlaç tedavisi sırasında dikkat edilmesi gerekenler
a) İlaç tedavisi sırasında ateşiniz çıkar ve boğazda ağrı olursa hemen doktorunuza başvurmanız gerekir. Bu durum kanda beyaz hücrelerin (lökosit) çok azalmasından dolayı olmuş olabilir. Çok nadir olan bu durum oluşursa ilaçlar kesilerek cerrahi tedavi veya atom (RAI) tedavisi önerilir.
b) Tedavi sırasında karaciğer etkilenebileceğinden, kanda ki karaciğer ile ilişkili enzimler düzeylerinde hafif yükselmeler olabilir. Ancak bu durum hipertiroidinin etkisiyle de olabilir. O nedenle karaciğer SGOT (AST) ve SGPT (ALT) denilen enzim düzeyleri sık aralarla takip edilmeli ve tedaviyle birlikte enzim düzeyleri gittikçe artıyorsa (üst normalin 2.5–3 kat üstüne çıkıyorsa) kullanılmakta olan ilaçlar kesilerek hastaya ameliyat önerilmeli veya atom tedavisine geçilmelidir.
c) Hipertiroidili hastaların dikkat etmeleri gereken bir husus iyotlu tuz yememeleridir. Bu nedenle hastaların iyotsuz tuz yemeleri gerekir.
d) Sigara içenlerde hastalık zor iyileştiğinden ve göz hastalığı ortaya çıktığından hastanın sigarayı bırakılması gerekmektedir.
Graves Hastalığı Tedavi Tamamlanıp Kesildikten Sonra Tekrarlar mı?
İlaçlar tedavi tamamlanıp kesildikten sonra hastalık ilk 6 ayda % 30-50 oranında tekrarlayabileceğinden ilaç kesildikten sonra da tekrar kontrole gitmek gerekir. Hastalığı ilaç tedavisi kesildikten sonra nüks edenlerde hormon düzeyleri ilaçlarla normal düzeye getirildikten sonra ameliyat veya atom tedavisi yapılır.
Hipertiroidinin Tekrarlaması Kimlerde Daha Fazladır?
1.Tiroid bezi büyük olanlarda,
2.Genç yaştaki hastalarda,
3.Hastalığı başlangıçta şiddetli olanlarda,
4.Başlangıçta oftalmopati (gözde dışarı fırlama) olanlarda,
5.Sigara içenlerde,
6.İyotlu tuz kullananlarda veya fazla miktarda iyotlu öksürük şurubu içenlerde,
7. Kanda TSH reseptör antikoru (TRAB) düzeyleri yüksek olanlarda
9. Tedavi süresi kısa (1.5 yıldan az) olan hastalarda, hastalığın nüks etmesi fazladır.
2.Atom (Radyoaktif iyot=RAI) tedavisi,
Amaç fazla tiroit hormonu üreten bezin hormon üretimini azaltmaktır. Atom tedavisi, teşkilatlı Nükleer Tıp ünitelerinde verilir. RAI tedavisinin adı her ne kadar ürkütücü de olsa kanser yapıcı veya üreme sistemine zararlı bir etkisi yoktur. Ancak kadınların RAI tedavisi aldıktan en az 6 ay sonra gebe kalmalarına izin verilir. İlaç tedavisine kıyasla hipotiroidi yapıcı etkisi daha geçtir. Ortalama RAI tedavisi verildikten 3-3.5 ay sonra hipotiroidi gelişir. Atom tedavisi verildikten 4-6 hafta sonra tiroid hormonlarına bakılması ve verilen tedavinin etkili olup olmadığına bakılması gerekir. Atom tedavisi alan hastaların % 80-90’nında ilk 5 yıl içinde kalıcı (hipotiroidi) tiroid bezi yetmezliği gelişir ve ömür boyu (Levotiron, Tefor veya Euthyrox gibi) tiroid hormon ilacı almaları gerekir. Bunu hastaların baştan bilmeleri ve kabul etmeleri gerekir.
3.Cerrahi (Ameliyat) Tedavi:
Tiroid bezinin tamamına yakını veya tamamı ameliyatla alınır. Ameliyat öncesi yüksek olan tiroid hormon düzeylerinin ilaç tedavisiyle normal düzeye gelmesi sağlanmalıdır. Ameliyattan sonra hastaların ömür boyu tiroid hormon tedavisi kullanmaları gerekir. Operasyon öncesi hastaların bu konuda bilgilendirilmesinde yarar vardır. Operasyonun tiroid cerrahisi konusunda deneyimli cerrahlar tarafından yapılmasında yarar vardır. Çünkü ses kısıklığı, hipoparatiroidi gibi ameliyat sonrası komplikasyonların görülme sıklığında azalma olur.
Cerrahi Tedavi Kimlere Yapılır?
İlaç tedavisine dirençli veya ilaç tedavisine rağmen nüks etmiş, göz bulguları ilerlemiş, guatrı büyük olup yemek veya nefes borusuna bası yapan veya tiroid bezinde kanser kuşkusu taşıyan nodülü bulunan hastalara ameliyat tavsiye edilir.
Ameliyat Sonrası İzlem Nasıl Yapılmalı?
Operasyondan yaklaşık 4–6 hafta sonra hastada serum TSH ve serbest T4 (FT4) hormon düzeyleri ölçülmelidir. Başarılı bir operasyon sonrası hastanın serum TSH düzeyinin yükselmesi FT4 hormonun düşmesi gerekir. Bu durumda hastaya yaşam boyu tiroid hormonu tedavisi uygulanarak serum TSH düzeyinin 1–2 mIU/L arasında kalması sağlanır.
4. Destek Tedavisi:
Çarpıntı, terleme, anksiete, çabuk sinirlenme ve sıcağa tahammülsüzlük gibi şikâyeti olan hastalarda hastalığın başlangıç döneminde beta-bloker grubu ilaçlar verilebilir.
Hıpertiroidi Hiç Tedavi Edilmezse Ne Olur?
Eğer hipertiroidili bir hasta yeterli tedavi edilmezse hastada kilo kaybı devam eder; kalpte ritm bozukluğu, kalp yetmezliğine bağlı olarak tiroit fırtınası, şok ve ölüm oluşur. Bu nedenle hipertiroidi mutlaka tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır. Ayrıca hipertiroidi özellikle menapoz sonrası kadınlarda kemik erimesini ( osteoporoz) hızlandırarak kemiğin daha kırılgan hale getirir.
Graves Hastalığı ile Birlikte Sık Görülen Hastalıklar Hangileridir?
Tip 1 şeker (diyabet) hastalığı, myastenia gravis denen kas hastalığı, hipofiz bezi iltihabi ve kalpte üfürüm yapan mitral kapak gevşekliği Graves hastalığı ile birlikte görülebilir. Bunun nedeni bu hastalarda “bağışıklık sisteminde” bozukluk olmasındandır.
TOKSİK ADENOM:
Toksik soliter nodül veya Plumner Hastalığı olarak da isimlendirilir. Bu hastalıkta tiroitte bulunan sıcak nodül TSH’ nun dan bağımsız olarak çalışır. Bu nodüllere toksik otonom çalışan tiroit nodülleri denir. Ancak her otonom çalışan tiroit nodülü toksik nodüle dönüşmez. Başlangıç döneminde serum TSH’nu normalin altında yani düşüktür. Zamanla ortalama 5-10 yıl sonra hastada hipertiroidiye (iç guatra) ait çarpıntı, terleme, halsizlik, iştahın normal olmasına rağmen kilo kaybı, ellerde titreme (tremor) gibi şikayetler görülür. Bu dönemde kandaki TSH düşük serbest T3 ve T4 hormonları artmıştır. Bu nodüller tiroit sintigrafisinde tiroidin diğer kısımlarına nazaran radyoaktif maddeyi daha fazla tuttuğu için sıcak (hiperaktif) nodül olarak isimlendirilir. Sıcak nodüller birden fazlaysa “toksik multinodüller guatr” denir. Sıcak nodüllerin kanser olma riski çok azdır. Toksik adenom ve Toksik multinodüler guatr genellikle kadınlarda erkeklere oranla daha sık görülür. Toksik multinodüler guatr 60 yaşından sonra, toksik adenom ise genellikle 40 ile 60 yaşları arasındaki kadınlarda daha sık görülür.
Tedavisi:
Toksik adenomun tedavisinde atom (RAI) tedavisi öncelikli olarak tercih edilir. Ancak hastada tiroid nodülü iri veya tiroid bezi fazla büyümüş nefes veya yemek borusuna bası yapıyorsa, tiroid bezinde kansere ait kuşku taşıyan başka nodül varsa cerrahi tedavi yapılır. Ameliyat öncesi hastalarda hipertiroidi varsa mutlaka antitiroid ilaçlar ile tiroid hormonları normale getirilmesi daha sonra operasyon yapılması gerekir. Ameliyattan 4-6 hafta sonra hastaların tiroid hormonlarına bakılması ve kanda ki TSH hormonu yüksek, FT4 ve FT3 hormonları düşükse tiroid hormonu tedavisine başlanılması gerekir.
Toksik multinodüler guatr tedavisi: Tiroid bezi toksik adenoma göre daha fazla büyümüş, nodüllerin adet olarak daha fazla ve daha iri olması nedeniyle çoğu kez operasyon ağırlıklı tedavi düşünülür. Ancak ameliyatı kabul etmeyen veya ameliyatı sakıncalı olan hastalarda RAI tedavisi uygulanabilir.
SUBKLİNİK HİPERTİROİDİ
Nedir? Serum TSH düzeyinin normalin altında (TSH <0.5 mIU/L) buna karşın tiroid hormonlarının (FT^ve FT4) normalin üst sınırda olduğu durumdur. TSH’ nın düşük bulunmasına yol açan diğer nedenler ekarte edilmelidir. .
Subklinik hipertiroidi durumunun kalıcı olup olmadığını anlamak tedavi kararı açısından önemlidir. İyot "uptake" i ve tiroid sintigrafisi ayırıcı tanıda yardımcıdır. Yaşlı hastalar bekletilmeden tedavi edilmelidirler.
Tedavisi: Semptom vermeyen genç hastalar tedavi edilmeden izlenebilir. Buna karşın semptom veren genç veya ileri yaştaki hastalar (çarpıntı, kalp ritminde bozukluk = atriyal fibrilasyon) osteoporozu bulunan hastalar düşük doz antitiroid ilaçlar ile tedavi edilir. İlk tercih edilecek ilaç düşük doz metimazol’dür. Metimazolün kullanılamadığı durumda ikinci tercih olarak propiltiyourasil kullanılabilir. Ayrıca subklinik hipertiroidinin tedavisinde beta blokerler de eklenir.
HİPOTİROİDİ
Hipotiroidi Nedir? Hipotiroidizm tiroid bezinde hormon yapımının azalmasına bağlı olarak ortaya çıkan klinik tablodur. Kısacası tiroid bezinin az çalışmasına “hipotiroidizm” adı verilir.
Hangi Nedenlere Bağlı Hipotiroidi Gelişir?
Tiroid bezinin kendisindeki kusura bağlı olarak yeterli hormon üretilemiyorsa bu duruma “ Primer Hipotiroidi” hipofiz bezindeki TSH salgılanmasındaki kusura bağlı gelişiyorsa “Sekonder Hipotiroidi”, hipotalamustan TRH’daki kusura bağlı olarak gelişiyorsa “Tersiyer Hipotiroidi” olarak tanımlanır. Her üç durumda laboratuar bulgular farklılık gösterir.
Primer Hipotiroidi Yapan Nedenler:
Hashimoto tiroiditi başta olmak üzere tiroid bezinin operasyon ile tamamına yakının alınması sonucu, atom (RAI) tedavisinden sonra, tiroid hormon yapımını engel olan “anti-tiroid” ilaçlar, iyotun fazla veya eksik alınması, doğuştan tiroid bezinin bulunmaması, tiroid hormon yapımındaki kusurlara bağlı olarak “primer hipotiroidi” gelişebilir. Ayrıca kalp ritminin bozukluğuna bağlı olarak kullanılan amiodaron veya psikiyatrik tedavide kullanılan lityum gibi ilaçlara bağlı olarak primer hipotiroidi gelişebilir.
Hipotiroidi Laboratuar Olarak Nasıl Tanınır?
Hipotiroidili hastalarda tiroid hormonlarının her ikisi, hem serbest T4 (FT4) hem de serbest T3 (FT3), düşük olduğundan TSH’nu artmıştır. Bu durum “primer hipotiroidi” için teşhis koydurucudur. Sadece serum TSH düzeyi yüksek iken FT4 ve FT3 düzeylerinin normal olması ise “subklinik hipotiroidi” olarak tanımlanır. Primer hipotiroidiye neden olan hastalıkların başında “Hashimoto tiroiditi” gelir. Hashimoto tiroiditinin teşhisi için, serum FT3, FT4 ve TSH’ nu ile birlikte anti-TPO antikorunun ölçülmesi ve tiroid Doppler ultrasonunun yapılması gerekir. Sekonder hipotiroidide ise FT3 ve FT4 hormonları düşük, TSH düzeyi düşük veya alt normal sınırlardadır.
Hipotiroidili Hastalar Hangi Şikâyetler ile Doktora Müracaat Eder?
Halsizlik, güçsüzlük, kolay yorulma, üşüme, soğuğa tahammülsüzlük, terlemede azalma, uyuklama hali, depresyona yatkınlık, hafızada zayıflama, seste kısıklık ve kalınlaşma, ciltte kuruma, kabalaşma veya kalınlaşma, dilde büyüme, yüz, göz etrafı ve bacaklarda gode bırakmayan şişlik (ödem) , saçlarda dökülme ve sertleşme, kiloda artış, kabızlık, hareketlerde ve reflekslerde yavaşlama, bayanlarda adet düzensizlikleri, gebe kalamama (kısırlık), erkeklerde libido (cinsel istek) azlığı ve empotans gibi şikâyetler hipotiroidili hastalarda görülen şikâyetlerdir.
Hipotiroidinin Tedavisi: Eksik olan tiroid hormonunu yerine koyma tedavisidir. Tiroid yetmezliğinin tedavisinde ilaç tedavisinden başka bir tedavi şekli yoktur. Vücutta T4 hormonu eksik olduğundan çoğunlukla T4 hormonu (L-tiroksin) tedavide kullanılır. Primer hipotiroidide tedavi ömür boyu sürdürülür. Tiroid (T4) hormonu içeren ilaçlar Levotiron , Tefor ve Euthyrox isimleriyle piyasada satılmaktadır. Kullandığınız bu ilaçlar vücudunuzda yapılan T4 hormonunun aynısıdır. Tedavide kullanılan tiroid hormonlarının sabah aç karnına (kahvaltıdan 20–30 dakika önce) alınması gerekir.
Özellikle antiasitler, içinde demir veya kalsiyum içeren ilaçlar; tiroid ilaçlarının emilimini bozmaktadır. Bu nedenle bu ilaçları birlikte kullanmamaya hiç değilse 2–4 saat arayla kullanmaya özen gösterilmeli. Aksi halde kullanılan ilaçların etkinliklerinde azalma olur. Yapılan tedavinin etkinliği serum TSH düzeyine göre belirlenir. Ancak sekonder hipotiroidide tedavinin etkinliği serbest T4 düzeyine göre yapılmalıdır.
Tiroid Hormon Tedavisi Kemik Erimesi (Osteoporoz) Yapar mı?
Hipotiroidili hastalarda eksik olan tiroid hormonunu yerine koyma tedavisine “replasman tedavisi = yerine koyma tedavisi” denilir. Replasman tedavisi kemik erimesine yol açmaz. Çünkü burada kullanılan tiroid hormonu hastanın ihtiyacı olan dozda, sanki hastanın tiroid bezi yeterli çalışsaydı üreteceği tiroid hormon düzeyinde verilmektedir. Bu tedavide hedef serum TSH düzeyinin 1.5–2.5 mIU/L civarında olmasıdır. Ancak tiroid kanserinin tedavisinde kullanılan tiroid hormonu dozu daha yüksektir ki bu tedaviye “süpresyon tedavisi” denilmektedir. Çünkü burada hastada ki tiroid kanseri nüksünü veya metastazların oluşması engellenmeye çalışılmaktadır. Süpresyon tedavisi osteoporozu hızlandırmaktadır.
SUBKLİNİK HİPOTİROİDİ
Serum serbest T3 ve serbest T4 düzeylerinin normal, TSH düzeyinin yüksek (>4 mIU/L) ve aşikâr hipotiroidinin klinik bulgularının olmadığı durumdur.
Hafif subklinik hipotiroidili hastalarda serum TSH düzeyi 4–10 mIU/L arasında, buna karşın
ağır subklinik hipotiroidili hastalarda serum TSH düzeyi daha (TSH 10 mIU/L’ nin üzerinde) yüksektir
Subklinik Hipotiroidi Tedavi Edilmeli mi?
Subklinik hipotiroidi tanısı alan hastaların serum TSH değeri üç aylık dönem içinde en az iki kez ölçülerek TSH yüksekliğinin kalıcı olup olmadığına karar verilmelidir.
SerumTSH düzeyi 4 ile 10 mIU/L arasında olup serum serbest T3 ve serbest T4 düzeyi normal olan hastalar eğer doğurganlık çağındaki bir bayan hasta ve gebe kalmayı düşünüyorsa veya gebelik varsa mutlaka tedavi edilmelidir. Ayrıca hasatada tiroid bezi büyümüş yani guvatr varsa, tiroid antikorları (anti TPO ve/veya anti Tg) pozitif olan hastalar, serum TSH düzeyi periyodik takiplerde giderek yükselme gösteriyorsa, bipolar duygu durum boaukluğu olan hastalar ile infertilitesi olan hastalar tedavi edilmelidir. Buna karşın serum TSH düzeyi 10 mIU/L’nin üzerinde ve T3 –T4 normal olan tüm vakalar tedavi edilmelidir.
Tedavisi: Hastalar tiroksin (T4) hormonu vererek tedavi edilir. Tiroksinin başlangıç dozu 50–100 mcg/gün’dür ve 7 günde bir 25–50 mcg doz artırılır. Ancak, 65 yaşın üzerindeki kişilerde ve koroner kalp hastalığı olanlarda ilacın başlangıç dozu 25mg/gün hatta 12.5mg/gün olup, doz artışları daha uzun aralıklarla (14–28 gün) arasında yapılmalıdır.
MİKSÖDEM:
Hipotiroidinin en ağır klinik tablosunu oluşturur. Hastalık zamanında teşhis edilemez ve etkin bir şekilde tedavi edilemezse ölüme sonlanabilir. Hastalarda bilinç kaybı, tansiyon düşüklüğü, ileri derecede vücut ısılarında düşüklük vardır. Ayrıca hastaların solunumu yetersiz olduğu için solunum cihazı ile solunumları gerçekleşir.
Tedavisi: L-tiroksin ile acil tedavi gerektirir. Erişkinlerde 100–200 mikrogram L-tiroksin dozu çoğu kez yeterlidir. İleri yaşta beraberinde koroner arter hastalığı olan hastalarda L-tiroksin dozu %20 daha düşük tutulması gerekir.
GEBELİK VE TİROİD
Gebelik bazal metabolizma hızını artıran bir durumdur ve tiroid hormonlarının üretimi artar. Bu durum bazı kadınlarda tiroid bezinin büyümesine ve daha belirgin hale gelmesine neden olabilir. Gebelik süresince tiroid bezi, tiroid fonksiyonları, iyot metabolizması ve immün sistemde birçok değişiklik ortaya çıkmaktadır. Bu durum özellikle endemik guatr bölgesi olan ülkemiz için önem taşımaktadır. Yine ülkemizde son yıllarda otoimmün tiroid hastalıklarının sıklığı da giderek artış göstermektedir. Gebelik süreci hastalıklar ve kullanılan ilaçlar bakımından hem anne adayı hem de hekimi açısından stresli bir dönemdir. Bu nedenle de tiroid hastalıkları ve tedavisinde gebelik sırasında oluşan değişikliklerin iyi bilinmemesi, bu sürecin anne ve fetüs için zararlı etkilerle sonlanmasına neden olabilmektedir.
Gebelik Sırasında Tiroid Bezi ve İşlevleri ile İyot Metabolizmasında Ne gibi Değişiklikler Görülür?
a) Gebelik genel olarak tiroid hormonu ve iyot gereksiniminin arttığı fizyolojik bir süreçtir. Gebelikte tiroid bezinde, tiroid hormonlarında, iyot metabolizması ve immün sistemde ortaya çıkan değişikliklerin nedenleri kısaca dört ana mekanizmayla açıklanabilir.
Gebelik sırasında artan estradiol (E2) etkisi ile tiroksin bağlayan globulin (TBG) miktarı artmaktadır. E2 etkisi ile TBG'nin yıkımı azalır, hepatik sentezi artar. Buna bağlı olarak total tiroksin (TT4) ve daha az olmak üzere total triiodotironin (TT3) artar. Genelde serbest tiroksin (FT4) ve serbest triiodotironin (FT3) normaldir. Total fraksiyonların artışı ile özellikle gebeliğin sonlarına doğru serbest fraksiyonlar azalır. Bu ise tiroid stimülan hormon-tirotropin (TSH)'nın uyarılmasına neden olur. Sonuçta tiroid bezinde hiperplazi oluşur.
b) GFR (Glomerular Filtration Rate) artışına bağlı olarak iyodun renal klirensi ve idrarla atılan iyot miktarı artar. Fetüs tiroid hormonu sentezlemek için gerekli iyodu anneden sağlar. Gebelerde günlük iyot gereksinimi 200 mg'dır. İdrar ve plasenta ile iyot kaybedilince T4 ve T3 azalır (TBG'nin parsiyel desatürasyonuna bağlı sekresyonları azalır.), TSH uyarılır ve tiroid bezinde büyüme oluşur.
c) Human Corionik Gonadotropin (hCG) hafif tiroid stimülan etkisi vardır. Bu nedenle birinci trimesterde FT4 ve FT3 artıp, TSH azalabilir. Gebelerin %20'sinde TSH normalin altına inebilir. Bu hastalarda yüksek tiroid stimülan aktiviteye sahip hCG varyantı salgılandığı düşünülmektedir ve hCG 10-12. haftada pik yapar. Gebeliğin temel hormonlarından biri olan HCG yapısal olarak TSH hormonuna çok benzer. Gebeliğin ilk üç ayında (trimestresinde) HCG’nin aşırı artmasına bağlı olarak HCG, TSH gibi davranarak serum TSH’nu üretimini normalin altına düşmesine neden olabilir. Buna karşın serum serbest T4 hormon düzeyi yüksektir. Yani bir yerde “subklinik hipertiroidiye” benzer bir laboratuar durumu vardır “hiperemezis gravidarum” denilen” bir klinik durum ile karışabilir. Hiperemezis Gravidarum çoğu kez gebeliğin 18. haftasında kendiliğinden sonlanır.
Hiperemezis Gravidarum Nedir?
Özellikle hiperemezis gravidarum dediğimiz gebeliğin ilk dönemlerinde gördüğümüz bulantı kusmalarla olan dönemde bu durum daha belirgin olabilir. Ancak tiroid hormon düzeyleri asla çok yükselmez. Normal sınırlar arasında üst sınıra daha çok yakın olabilen bu durum gebeliğin 18. haftasına kadar sürebilir. TSH düzeyleri normalin alt sınırında ya da daha da baskılanmış olabilir. HCG düzeyleri yüksek olabilir. Serbest T4 (FT4) düzeyleri yüksek hatta sınırdan biraz daha da yüksek olabilir. Gebede kilo kaybı ve açıklanamayan çarpıntı olabilir.
Hiperemezis Gravidarum ile birliktelik gösterir. Bulantı ve kusmalar çok belirgindir. Sıvı ve tuz kaybı olabilir. İzlemde HCG düzeylerinin normale gelmesi ile tiroid hormon düzeylerinizde normalleştiği görülmüştür. Hastayı izleyen kadın-doğum hekimi böyle bir tablo ile karşılaştığında bir endokrinoloji uzmanına hastayı konsülte etirmelidir. TSH, serbest T4, serbest T3 düzeylerinin yanında, tiroid antikorları bakılmalı (TRAB) ve gereğinde tiroid Doppler ultrasonografisi çekilerek ayırıcı tanı yapılmalıdır. Tiroid sintigrafisi gebelerde sakıncalı olup çektirilmez.
Hiperemezis Gravidarum teşhisi konulduğunda hastalara bulantı ve kusma nedeniyle kayıp ettikleri sıvı serum ile verildiğinde şikâyetlerinde büyük oranda iyileşme sağlanır. Gebeliğe bağlı tiroid hormon yüksekliğinde, tiroid antikorları saptanmaz, guatr genelde yoktur ve en geç gebeliğin 20. haftasında kendiliğinden düzelir. Tiroid hormonunu baskılayıcı tedavi genelde önerilmez. Hiperemezis Gravidarum tablosu çok ağır seyrediyorsa ve gebeliğin 20. haftasından sonra da yükseklik devam ediyorsa düşük dozlarla tiroid hormonu baskılayıcı tedavi verilebilir. Gebeliğin ikinci ve üçüncü trimestrelerinde ise serum TSH’nu yükselirken FT4 hormonu azalma gösterir. Bu nedenle gebelik öncesi hipotiroidi nedeniyle L-tiroksin kullanan hastaların gebelik sırasında yakından izlenmeleri ve gebeliğin 2 veya 3. trimestrelerinde L-tiroksin ilaç dozunun arttırılması gerekmektedir. Gebeliğin 10–12. haftaya kadar fetüs gelişimi anneden geçen tiroid hormonları ile olmaktadır. Bundan sonra ise fetüs tiroidi kendi hormonunu sentezler.